Kayıtlar

Filipinler Gezi Notlarim

Resim
14.07.2017-23.07.2017 Dünyadaki cennet , Filipinler ... 14 Temmuz'u 15 Temmuz'a bağlayan gece 01:55 İstanbul-Manila seferi ile gezimize basladik.  Plan:  1 gece Manila 3 gece Boracay Adası 2 gece Oslob 3 gece Siqujor İsland Uçağın neredeyse tamamı dolu ve yolcuların neredeyse hepsi Filipinli ve Avusturalyali idi. Filipinliler hakkında ilk izlenimi uçakta edinmis olduk. Cok temiz, sakin ve kibarlar. 300 küsür kişilik uçakta 12 saatin sonunda tuvaletler halen tertemizdi Yanimizdaki Filipinli teyze 12 saat boyunca ayağa dahi kalkmadi, yanimizda oturmuyor gibi hic ama hic rahatsizlik vermedi. 12 saat sonra Manila hava limanina inmistik. Temmuz ayı yağmur sezonu oldugu icin Manilada neredeyse her gece yağmur yağıyormuş.  Bizi de yağmurla karşıladı Filipinler.  Bir ihtimal Manila'da kalmayip direkt Boracay'a giden ucagi yakalayabilmeyi dusunduk ama bunun icin en az 2 saate ihtiyaciniz var zira filipinliler cok yavaslar ve hery...

solo

Resim
SOLO Solo'nun sözlükteki anlamı aşağıdaki gibidir: i. solo, tek kişilik oyun, yalnız uçuş s. solo, tek başına, tek kişinin yaptığı, yalnız, tek kişilik zf. tek başına, yalnız, yalnızca, tek olarak Kısaca latinceden geçmiş tek başına yapılan tüm eylemler için kullanılabilir bence:) Bugün bu kelimenin anlamı daha önemli ... Çünküüüü Bugün Erdem solo uçtu:) Solo uçmak nedir? Tek başına uçağı uçurabilmek . Çok heyecanlı bişey olsa gerek, havada tek başınasın, hissettirdiği özgürlük hissini, korkuyu, heyecanı, sevinci bir arada düşünemiyorum bile.Yaşamak apayrı bişey olsa gerek. Islatmışlardır şimdi bide onu:) Ama Erdem'im bunu da alnının akıyla bitirdi:) Gideli 3 ay oluyor, zaman yavaşta olsa bi şekilde geçiyor. Binlerce kilometre uzakta bile onunla aynı heyecanı duyuyorum ve onunla mutlu oluyorum, tek üzüldüğüm bu birbirinden özel günlere şahit olamamak:( Bir pilotla birlikte olmak şimdiden zor ama bir yandanda heyecan verici bişey.. Bakalım bizi daha nasıl g...

Erdem'in uçakla ilk buluşması ...

Bugün'ü unutmayayım istedim, o yüzden blogumda bu güzel ve özel günü yazıyorum. Geçen hafta Salı günü Erdem, Florida, ABD sınırları içerisine gitmiş bulunuyor, saçma aslında ama yinede sanki İstanbul'da beni bırakıp gitmiş gibi hissettim, aradaki kilometrelerin arttığını psikolojik olarak ikimizde hissettik sanırım... Şöyle bişey var ki ne kadar o uzak o kadar zor :( Gecemiz gündüzümüz farklı, hayatlarımız farklı, hergün bambaşka günlere uyanıp bambaşka şeylerle meşgul oluyoruz, çoğu zaman düşünmemeye çalışıyorum ,  çünkü düşündükçe daha çok üzülüyorum... Her neyse... Gelelim neden yazmak istedim bugün, Bugün  25 Mayıs 2013 ve Erdem ilk kez bir uçağın kokpitine oturacak:) Yanlış anlaşılmasın, uçağı daha kullanmayacak ama en azından o hissi bugün ilk kez hissedecek. Saat Istanbulda 18:00 , ABD 'de ise sabah 11:00 .. Bugün kayıtlı olsun istedim nedense... Hayatının sonuna kadar seçtiği yola ilk adım, onun için hem heyecanlı hemde zor olsa gerek.. Umarım çok sev...
Bugün 2  gun oldu Erdem'im gideli:( Birde Cuma bu akşam, dersim de yok. Birlikte keşke yine gitsek Fıccına, ocakbaşına, türkçe müzik dinlemeye.. Fark etmez evde dizi açıp, biramızı da yudumlayabiliriz. Keşke yine burda olsa ama, her Cuma olduğu koşarak yanına gitsem yine... Cumaların diğer günlerden çokta bir farkı kalmadı benim için artık:( Özledim ...
Bir gün geçti sadece... Nasıl geçicek 19 ay?  inanmaya çalıştırıyorum kendimi bir yandan da alıştırmaya kendimi sensizliğe. O kadar sen olmuşum ki 6 ayda. Huzur bulmuşum , her yere anını sığdırmışım. Sensizliğe alışmayı zor kılacak herşeyi yapmışım. 19 ay sonrada aynı şekilde sever misin beni? Sarılırken aynı şekilde hisseder miyiz? Gözlerimiz dolar, ağlar mıyız? Arabada sağıma baktığımda, orda olacakmışssın gibi geliyor ama olamayacağını hatırladıkça birşeyler düğümleniyor boğazıma... Alış diyorum uzun süre boş kalacak orası, uzun süre ... :(
senden sonra, kırmızı artık kırmızı değil.. göğün mavisi mavi değil.. ağaçlar yeşil değil. senden sonra, renkleri bizden kalan nostaljide aramalıyım. senden sonra, bizi utangaç ve gizemli yapan acının bile hasretini çekiyorum. bekleyişin, vazgeçişlerin, şifreli mesajların hasretini çekiyorum.. görmek istemeyen körlerin dünyasındaki kaçak bakışlarımızın da.. çünkü eğer görünseydik onların utancı, onların nefreti, onların zorbalığı olacaktık.. senden af dilemeye yeterli cesaretim olmayışının acısını çekiyorum. bundan dolayı artık pencerenden içeri bile bakamam. daha ismini bile bilmezken, daima orada, seni gördüğüm yerdeydin. ve daha iyi bir dünyanın düşünü kuruyordun.. bir ağacın bir ağaç oluşunun engellenmediği bir dünya.. ve mavinin gökyüzü olabildiği bir yer. bu daha iyi bir dünya mı bilmiyorum. şimdi beni "davide" diye çağıran kimse yok artık..şimdi beni artık yalnızca "bay veroli" diye çağırıyorlar. nasıl söylesem, bu daha iyi bir dünya mı? sen olm...
Ben büyüdükçe hayallerim küçüldü .